Ceza Molası
bir cam var kadının karşısında, sorgu odasında. adam içeride, ne kadını görebiliyor ne de kulakları kadının çığlıklarını duyabiliyor. gördüğü tek şey önündeki gerçekler. kadın sesleniyor söylemek istediklerini. şikayetçi dakikalardan, saniyelere ise nefret dolu. göremediği her saniyenin şahitliğinde adam karşısında sessiz ve habersiz. o, zamanı kolunda bırakıp giden biri. aşkın afyonunu yuttuğu bu sorgu masasında kısmi diyaloglar hakim sadece kağıda yazılanlar. adam ve kadının belli belirsiz diyalogları gerçeklerin elinde. adamın gün geçtikçe gerçeklerle olan teması kadının ruhuna kesikler atmaya devam ediyor aynı zamanda. şikayetçiydi kadın. yazdığı cümlelere nokta koyamayan bu adamdan şikayetçi. hayata bunca anlamı yüklediği için ise kendi nefret hapishanesinin mahkumu. tek taraflı aşkını camın arkasından izleyebiliyor sadece. tek hücreli dört duvarın güneş görmeyen geçmişinin mahkumu kadın. gerçeklikle arasındaki savaşta sorgudaki adam kazanıyor. yürüdüğü yollar, bastığı yapraklar ve birbirlerini selamladıkları üç beş saniyenin cevabını istiyordu kadın sadece. iki kişilik aşkı kendi bedenine sığdıramazdı çünkü. görmedi adam. görmek istemedi. belki de kördü kadını göremeyecek kadar. kadının anlam yüklediği bu satırları hiç görmedi. gözleri kelimelerde gezse ruhundaki dul kapılardan biri açılacaktı yoksa. biliyordu adam yaralıydı fakat bilmiyordu kadın, adam kendi yarasına dokunmasına izin verecek miydi. o sadece adamı görebiliyordu şeffaf camın ardından. kadının aşkı bir suçtu çabaları ise yancıları. cezası olamazdı bu sevdanın. adamın elinde kendi acıları kelepçelemiş duruyorken kadın kendi sevdasının anahtarıyla çözemiyordu adamın ellerini. umutlarına gebe kalmıştı kasımın başında. acı demleri tekrar çöpe dökmüştü ve yine hayalleriyle unutabileceği gecelerle sabahlamıştı.
Yorumlar
Yorum Gönder