adımla seslenmek
kafamın içinde birikmiş küçük dünyalar bu evrende kendini dalgınlığa bırakmış son günlerde. sönmemiş nefret duygusu, yeni bir tohumun umursamazlığına bıraktı. yeni fidanların kirli gökyüzüne uyanışını selamlıyorum. mutsuzluk. acı. nefesimi bıraktığım her saniye içime aldıklarımdan kurtulmak için soluk alıyorum. mutluluğa aç bir ağaç yetiştiriyorum içimde. dallarımda zamanın kırgınlıkları, yapraklarımda solmayı bekleyen anılarım. bedenimi bıraksam ruhum bu evrene küser. bahara uyanamıyorum. köklerimde tutunduğum uzun bir geçmiş, koşarak pişmanlıklarıma ulaşmak üzere. koşmak, belki de kaçmak. geçmişe kaçmak. yeniden yaşadığım özlemlere aynı acıyla set çekmek ve büyüttüğü için sahipsiz acılara teşekkür etmek. eski baharlara özür dilemek. saf gökyüzü hayallerimin yansıması, denize yansıyan mavi umudum. gözyaşlarım birikip koca bir okyanus buharlaşıp sonsuz bir gökyüzü olsa kendimi karadeliğe dönüştürüp dipsiz karanlıkta kaybolurum. hatalarımı samanlıkta iğne ararken bulamazdım bunu biliyordum. düzeltmenin yolunu karanlıkta göremezdim. yeni bir yolu geçmişte arayamazdım. bunu da biliyorum. gözümden akan her damla beni çürütmemeliydi. büyütmeliydi. ve ben bunların hepsini kafama kazımaktan yer bulamaz olmuştum. kendi yanlışlarıma bıçak çekmiştim. düzeltmeyi denemedim. yaşamla kendim arasında köprü kurmak deniz ve uçurumu birbirine bağlamak gibi iken toprağa karışmak belki de saklanmak en iyisi gibi gelmişti. üzerime dökülmüş bir yığın düş kırıklıklarını kaldıramamak beni dipsiz bataklığa dönüştürmüştü. neydim kimdim bilmiyordum. artık nasıl olacağım tahmin bile edemiyorum. gözlerim sadece dalıyor. bembeyaz bir boşluğa. içimde nefreti sevgiyi yalnızlığı barındıran bir beyaza. renklerin tamamı beni görünmez bir beyaz yaparken, gerçek dünyada aydınlık veren bir ruh duvarından başka bir şey olamazdım.
Yorumlar
Yorum Gönder