Paspas
Yoksuzluk anlam olmuş gözlerimin kiracısını çıkarmış. Sokakların sessizliği nefesime birikmiş kulaklarımda insanların öfkesi yankılanıyor. İlacı yoksa gökyüzünün, son yaprakta devrik bir cümleyle elvada demişsin bugün bana. Yoksun. Olmadın da. Hiç var olmayacak bir bedeni büyütmek için aldığım masalları bugün sahafta sattım. Kopardığım son sayfaları ceplerime sıkıştırıp yoluma devam ediyorum şimdi. Çıplak kitaplar, giydirmesi zor sözler. Limanda son vapuru kaçıran anılarım dalgalara bağırsa bile sana ulaşamaz artık. Kıvılcımı olmayan bir ateşi harlamakla geçti günlerim. Yürüdüğümüz sokağın binaları sessizce evlerine çekildi. Ve sen beni hiç görmedin. Çünkü sokak lambalarını yakacak cesaretim yoktu. Tohumlarına ceset atılmış bedenimin dallarına soğukta kuş kondurdum. Kanatları kırık dondurdum seni. Kanatları olmadan dalımdan attım kendimi. Başka bir gözde bulamamışken seni, baktığım her gözde unutamadım seni. Elveda diyememek elini tutmak kadar zor. Sevgiye yetim kalmışken, şimdilerde elimde tuttuğum son satırlarla besliyorum ruhumu. Yalancı mutlu sonlar rüyalarımın komşusu olmuş. Tuttuğum her dalda günlerin dikeni elime batmış. Saatlerin dili olsa dakikalar destan yazardı saniyeleri kovalarken. Durup okusa günler bu satırları, geçmişe göz yaşını dahi veremezdi. Geleceği son durağa bıraktığımda geçmiş kapımda sadece paspas olurdu artık. Artık sen bende kalmış yara bile olamazken kalemimin duygularını körelten biri haline geldin. Satırlara ulaşmam haftalarımı alır oldu. Gözlerim artık bulutun içindeki yağmurları görebiliyor. Sağanak sonrası açan gökkuşağında senin ruhun yok. Ne adımlarım ne de kaldırımlar seni anlatacak sözleri bağırır burada. Leke kaldığın yer sadece Ankara sokakları olsun, varlığın içinden geçebildiğim bir sisten ibaret artık.
Yorumlar
Yorum Gönder