Ela

 Sokaklar kaybolmuş çıkmazlara. Kulağında eylülden kalma akşam esintisi eşliğinde yürüyordu adam. Gözleri ilk kez buluşmuştu kadınla. Tanımıyordu. Yakındı gülüşleri. Çoğu zaman kaybolurdu kadın. Buluştuklarında şiirlerini anlatır dinletirdi adama kendini. Ezbere günlerde beklerdi gelmesini. Söyleyeceklerini kulaklarına fısıldar, dudaklarında birleştiremezdi. Karşısında dalında tomurcuğu silik bir kadın vardı. Solmuş bir çiçeği gözyaşlarında açtırmak hiç de kolay değildi belki de. Uçarı dağlarda sığınsa gökyüzüne, yüzündeki güleç suratı yakalardı kadında. Ne uzaktı kadınla konuşabilmek için ne de o kadar yakındı içini dolduran bu heyecanı söyleyebilmek için. Ceplerinde hesapsız kelimeler, her baktığında gözlerinde kırık bir kadını birleştirmeye çalışan satırlar gelirdi aklına. Öksüz duyguları, sahiplendiğinde kaybettiği sevgiyi elinden tutup çıkaracaktı bu şehirden onu. Umudu kadının yalnızlığında çarpışıp kokusunu içine çekip damla damla yağdıracaktı bu kayıp sokaklara. Günler kadının ruhunda birikip içtikleri şarapta yıllanacaktı. Radyoda ilk dinledikleri şarkı, çocukluklarından kalma anılarına uğrayıp eşlik edecekti melodileriyle. Bir limon ağcının altında otururken, dalında açan çiçekler besleyecekti umudunu. Ve o zaman anlardı adam dalgaları beraber sayacağı kadınla sadece o uyurken gözlerini birleştiremeyeceğini. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar