Sanrı

    Dağların arasına sıkışmış bina silüetleri var. Yağmurdan arta kalmış bulut kümelerine baktıkça güneşi bulmaya çalışıyorum. Bedenime düşmüş dolu tanelerinin izleri artık kar tanesi kadar yumuşak değilmiş. Şeytana satılmış günler, tuğlayla değiştirilmiş kağıtlar ellerimde ıslanmış yazdıklarımı okuyamıyorum. Gözyaşlarım mı ıslattığım yoksa bu yağmur mu? Ben önümü göremeyecek kadar kör kalmışım kendime. Kalemimle inşa ettiğim kale üstüme yıkılmış. Ekimi geçirmiş tohumları günlere serip yeşillenmesi için ettiğim duaları iki dudağın arasında birleştirmek imkansızlaşmış. Kabul etmemiş beni toprak. Dalgasına bağırdığım deniz, benim gitmemi beklemiş. Dümeni bana ait olan gemiler açık denize ruhumu satmış. Kumarıydım gökyüzünün. Rüzgarın bahsini kaybetmiş, yarına cevapsız bırakılmıştım. İçirdikçe günleri ben yanlış kartı atmıştım. Kokusuna hasret günlerim tükenmiş ben yanlış kokulara sarhoş olmuştum. Kaçıncı kez kaybolmuşum ben bu binaların ışıklarında. Her yanıp sönen pencereyi evim sanmışım. Her bir dairede hislerim satılmış, ben duygularımın kirasını ödeyememişim. Cebimde birikmiş yalnızlığım, asfalta tükürmüş gerçekleri. Hatalarım meleklere fısıldamış yine dönüp bakmamışım. Korkularıma tebessüm ederken öfkeme yenik düşmüşüm. Cezası yazılmış, uykularım kısılmış gecelerden. Ben düşünürken adımlarım çoğalmış tecrübelerim tercüman olamamış bana. Korlarında birikmiş yalanlar beni ısıtacak bahanesiyle kirli alevlerini yapıştırmış bedenime ve bugün karşımda oturan kadın ellerindeki yanık izlerine bakarak yine hatalarından utandı. Temiz sokakları yağmura sattığı gün, ellerine düşen damlalar bile söndürememişti yanıkları. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar