kısmi gece
yarım metre ötemdeki gece bana ne anlam ifade ediyordu içimdeki boşluğu betimlemek için? seni görmeden önce düşündüğüm zamanları hangi sözlerle anlatsam diye düşündüğüm geceler miydi bu? yoksa sözcüklerine inanmadığım cümlelerim mi beni bu kadar parçalıyordu? yazıyordum, yazmaya ve sevdamda olduğum yolda devam edecektim. satırlarım iki lafın belini kırarken ben yine düşüncelerimde boğulacak açıkça konuşamadığım adam için kalbimle bir savaş verecektim. bağırarak bırakmak istemiyordum bu sonbaharı arkamda. kuru yaprakların kırgın bir şekilde toprağa karışması ardından gelecek kar tanelerinin nefretinde buza dönüşmemeliydi. üşüdüğüm şu son gecelerde bana neler olacağını göstermişti çünkü. kendi kendimi bunalttığım, beni benimle yalnız başıma bırakan bu dört duvarın arasında sigaramın dumanını üflediğim her saniyede senide oraya sıkıştırabilsem keşke. kendim için yazmak istediğim her gün kalemim bana seni fısıldamakla yetiniyor. bencil bir kalemim var. içimde açtırmak istediğim güneşi ılık bir yaz yağmuruyla değiştirip duygularımı yine satırlarımda ağlattırıyor bana. ilacı olmayan bir hasret fakat tedavisi olabilecekken masada kalan bir hasta gibiyim. seninle geçirdiğim saniyelerin reçetesini kaybettim. bir boşluk kalbimde derya deniz olmuş rotasını nereye döndürse ufkunu kaybediyor. oluşturduğum hayali yerimde başka bedenlerin giriş izni olacak diye girdiğim tenha sokakların ışıkları altında cebi yırtık umutlarımla nereye koştuğumdan habersiz kendimi adımlarıma emanet ediyorum. kalemimde biraz tozlanmış yalnızlığım biraz onu temizleyecek sen varsın. boğuk boğuk nefeslerimle koşmayı bıraksam tozları üzerime üfler gidersin diye korkuyorum. kaçıyorum. filmlerdeki gibi bir aşk, kitaplardaki gibi bir umutsuzluk var içimde. satırlarda yaşananları içimde hissederken gözlerimle görüp duyguları hissedemediğim bir sahne beliriyor önümde. kadın, ruhunu emanet etmek istediği adamın sadece gözlerine baktığı anın sözcüklerini sayfalarca yazarken, adamın kadına baktığı anın belirsizliği olan filmin içindeydim. sen ve ben bir kitap ve film kadar ayrıydık. ben raflarda beklediğim günler, pek çok insanın sana bakmasına izin veriyorsun. satırlarımı biri açıp okumadığı sürece sen benim sözlerimi oyuncuların dudaklarına koyuyorsun. yakın bir sonbaharda ikimizin aynı yapraklara bastığını hayal ediyordum oysa ben. sadece iki çift gözün altında kuru yaprakların çıtırtısı... kalbimin beyninden sır gibi sakladığı aşkı sana korkusuzca anlatması... mutluluğumu morgundan çıkarabildiğim günlerin neşesini seninle paylaşabilmek. benliğim zamanın hızlı geçmesi için yanıp tutuşurken ruhumda oluşan sabırsızlık bunu körüklüyor. beklemek zamana ihanetse eğer ben kabuğuma geri çekileceğim.
''Ondan bana ulaşan bir duygu var. Durgunluk diyebileceğim rahatlatıcı bir sevinç. Bunu belki de ben yaratıyorum ve onun kişiliğinde birleştiriyorum. O susarken, sigara içerken, bakarken, uyurken, severken, solurken. Sanki bunalımı bile rahatlatıcı. O varken ya da yokken. Teninin bu denli güzelliği sonsuz durgunluktan kaynaklanıyor ve bana bu sonsuz yeryüzünden, yaşamdan ve ölümden daha sonsuz geliyor. İşte bu duygu nedeniyle onunla olmalıyım, onsuz bile olsam.''
-Tezer Özlü
Yorumlar
Yorum Gönder