Tesirsiz
Kesik kesik nefes alıyordu kadın. Soğuk havayı burnundan soluyamamanın cezasını çekercesine boğazını yaka yaka geliyordu o acı oksijen. Hıçkırıklarını yağmurla birleştirmiş yanaklarına gözyaşlarını emanet ediyordu. Yerdeki birikintiyle göz göze gelip düşündü. Bir ayna misali yerdeki birikintiden kendine bakıyordu. İçindeki bir meşaleyi söndürmek ona hiç bilmediği bir yolda yenisini yaktıracak kadar büyük bir duygu yaşatıyordu o an. Doğru olduğunu düşünmek tesadüflerin işiydi. Alın yazısı ise sadece zorunlu bir eylemdi. soluklanıp nefesini büyük bir hortuma bıraktığında geldiği yolu yıkmasını istemişti. İç çekişlerin sonuydu bu. Vurulduğu bu hasret dağına tırmanırken uçuruma tırmandığını lakin zirvenin özgürlüğünü yaşayacağını unutmayacaktı. Unutamazdı. saçlarını savuran rüzgara bir elveda ederek önüne baktı. Yağmur toprakla birleşmiş naif kokusuyla etrafı süsülüyordu. Adımlarında yeni bir beden, gözlerinde mısralarını tamamlayacağı ruh vardı. Eski eylülleri yenisiyle değiştirmenin vakti gelmişti. Nasıl bakıyordu bilmiyordu. Dudakları yukarı kıvrılır mıydı acaba onu göreceği zaman çünkü hemen alacaktı kalbine bir gülümseme ve mutsuz günlerine inat yaşamak için çıkaracaktı aklının raflarından. Sesini kulaklarına kazıyacak, her sabah vaktinde kuşlara okuyacaktı. Derbeder bir bedende heyecan yaşamaya başlamıştı kadın. Yolda bir masa gördü. Üzerinde mezeler kadehlere eşlik ediyordu. İçmezdi kadın, sarhoş olmayı bir kadehten beklemeyi gereksiz görürdü. Efkarını anlattığı denizlerdeki balıkları sarhoş etmişti oysaki. Deniz havası soluduğu her gün kendi efkarının kokusunu alacak kadar bilinçli bir sarhoştu. İçindeki büyük yangınları saman alevine çevirmeyi de öğrenmişti zaten. Matemden yattığı gecelerin sabahıyla selamlamıyordu yarınları. Gözlerinde gecelerin yıldızlarını biriktirecekti. Hayallerini kurup onları paylaştığı yıldızları, sevdiği adama hediye etmek için saklayacaktı. Güneşten yonttuğu ışıkları ceplerine dolduracak, umutsuzluğa düştüğünde yollarını aydınlatacaktı. Elini başkası mı tutuyordu, görmemişti. Bu masaldaki başrol olmak için fazla cesurca mı davranmıştı, hissedemiyordu. İsterse figüranları dahi bu masalın başrolü yapabilirdi bunu biliyordu ama korkuyordu. Elleri ellerine bu kadar uzak olan adam şu an uyuyor muydu, düşünüyordu. düşen yaprakları hasretine gün belirlemiş, acelesizce bekliyordu. Verdiği nefesin yolculuğunda yağan yağmurdan bir damla da ona ulaşacağını biliyordu. Şükrediyordu. Kadın gülümsedi. Varlığını hissetmek pekala onu tatmin etmişti. Saat geçti ama her şey için bir o kadar da erkendi. Elbiseleri ıslanmıştı ama o yağmuru içindeki kuruluğa yağdırmıştı.
Yorumlar
Yorum Gönder